2. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu Gelişmeler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Kitabından alınmıştır.

GİRİŞ

Nermin KALYONCU

Yavuztürk İlköğretim Okulu Sınıf Öğretmeni

Sadık Burak DAĞLI

Yavuztürk İlköğretim Okulu Sınıf Öğretmeni

“Bizde genellikle, çocukların karşısına geçerek, herhangi ders dalından herhangi bir konuyu eze eze anlatma yöntemiyle öğretim yapılır. Daha doğrusu öğretim yapılıyor sanılır. Kendi yargılarını kullanma, olay ya da fikirleri kendi süzgeçlerinden geçirme fırsat ve alışkanlığı hiç bir zaman çocuklarımıza verilmemektedir. Gereksiz görülür bu. Konuşmak, hikmet savurmak hepten öğretici durumda olanların hakkıdır. Onlar her şeyi en iyi şekilde bilirler. Öğrenciler bir sürü gibi toptan ele alınır.” (MAKAL,1960)

1960 yılından günümüze kadar, eğitimde bir çok değişiklikler yapılmıştır. Amaç, çocuğun eğitimde merkeze alınmasını sağlamak, konuşan ve kendi yargılarını kullanabilen öğrenciler yetiştirmek olmuştur. Türkçe ders programına bakıldığında, yazı derslerindeki çalışmaların bu amaçla belirlendiğini görmekteyiz. Aşağıda, ikinci ve beşinci sınıflar için uygulanacak çalışmaları buna örnek olarak yer vermek istiyoruz. (ÖZDEMİR, 1987)

-İkinci sınıf öğrenciler için; birlikte konuşularak yazılacak hikaye, yaşantılarına dayanan orijinal cümleler, kutlama vs. kartları, gezi ve inceleme yazıları.

-Beşinci sınıf öğrenciler için; Tasvir yazdırma, kitap tanıtım yazıları, mektup ya da dikte çalışmaları ile imla ve noktalama işaretlerinin kavratılması, mektup zarfı yazma, hikaye yazdırma, şiir.

Bu çalışmaları uyguladığımız bölgelerde, çocuğun kendi çevresini görme, bakma ve kendisini sözlü ya da yazılı ifade etmesinde uygulamaların yetersiz kaldığı gözlenmiş, ek çalışma olarak günlük yazma çalışmalarına yer verilmiştir.

Günlük yazı çalışmalarının, diğer yazı çalışmalarından daha hızlı bir öğrenme sağladığını gözlemlemiş ve bir başka soru gündemimize girmiştir. Acaba, bu ve benzeri çalışmalar ile çocuklar edebiyat sanatına erken yaşlarda başlayabilirler mi?

“… kimileri için yazarlık özellikle bir gençlik etkinliğidir… otuz beşinde gözünü kırpmadan yurttaş malı yağmalayan politikacının yirmisine dek içli şiirler yazmış olması, olsa olsa gençliğin kendine özgü arılığı ve coşkusuyla açıklanır.” (YÜCEL, 1995)

“Albert Camus: “Bir sanatçı dopdolu yaşamadıysa, sevmediyse, yoksulluk çekmediyse ya da sınıf kavgasına katılmadıysa, ne yazabilir ki? Her istediğini elinin altında bulmuş bir zengin çocuğu ne yazabilir ki?” (YÜCEL, 1995).

Tahsin YÜCEL’in “Yazmanın Yaşı” adlı deneme yazısının sonunda yer alan cümleye katılıyoruz; “Yazmanın yaşı yok.”

Günümüzde birçok yayınevlerinin, dergilerin, özel okulların vs. birçok kuruluşların, çocuklar arasında öykü yarışmaları düzenlediği bilinmektedir. Gittikçe yaygınlaşan bu yarışmalar dikkate alındığında, çocukların yazı çalışmalarının hedefli ve amaçlı olarak süreli yazı atölyeleri ile desteklenebileceğine inanıyoruz. Çocuğun erken yaşlarda edebiyat sanatla iç içe oluşu, çocuğu yaşamda olduğu kadar edebiyatta da aktif konumlandırılabileceği inancını taşımaktayız.

“Dünyanın büyük müzelerinde toplanmış örnekler (nesneler), çok büyük bir buzdağının tepesidir; bunun dibi “kültürel” diye düşünülen tutumların, etkinliklerin sınırlı alanının yüzeyi altında kalır. Yapının dibiyle tepesi bir araya gelince anlaşılır ki, halkın yaşama tepkisi, hatta onun gerçek yaşantısı, her zaman sanatça öngörülen, betimlenen, yorumlanan ve genişletilen yollardır.” “ Her çeşit sanat toplumun bireyi, onun eylemlerindeki anlamı yorumlamasına katılır. (BAYNES, 2002)

Sanatçı, çalışarak sanatçı olduğuna göre; küçük yaşlarda başlayacak çalışmalar bakma, görme ve sanatını ifade etme başarısını yükseltebilecektir. Geleceği görebilen sanatçılar, hikayeleri ile, hızla ilerleyen teknolojiye uyum sağlamaya çalışan bireylerin, yol haritası olacağını düşünüyoruz.

Erken yaşlarda başlayacak edebiyat-sanat eğitimi, yazar sanatçı yetiştirmenin dışında iyi eleştirmenler ve iyi okur yazarlar yetiştireceği inancındayız. Bugün hızla yaygınlaşan yetişkinlere yönelik yazı atölye çalışmalarının, çocuklar için de yapılabileceğine; süreli ve programlı olarak yürütülebileceğine inanıyoruz.

Çocuğun hikaye anlatımı, dili kullanmaya başlamasıyla sözlü ifade bulur. Ve hikayeleri ile birlikte kendilerini şekillendirmeye başlarlar. Yazıya geçtiklerinde ise hikayeleri yazı ile ifade bulur. Günümüzde çocuklar arasında düzenlenen öykü yarışmalarına gösterilen ilginin, çocuğun, kendi yazınında yer alma ve söz söyleme çabası içinde olduğunu düşünmekteyiz.

Yazı sanatının en zor sanatlar içinde yer aldığı gerçektir. Yazılı olarak ifade bulan, bakılan ve görülen, incelenen ve değerlendirilen olayın ardından sorgulama gelecektir. Yazı atölye çalışmalarının devamı durumunda, katılımcıların yaşananı olduğu gibi yansıtmayıp, derinliğine anlam katacak yaratıcı yazılar yazarak edebiyat sanatında yerlerini alabileceğine inanıyoruz. Sanatın dışında kalan bireylerin ise; yaşam kalitelerini arttırarak, bulundukları-yaşadıkları çevreyi etkileyip dönüştüren bireyler olabileceğine inanıyoruz.

“Yaşanan, düşlenen, özlenenlerle; yani düşlerle, gerçeklerle var olanlardır yazıyı/yazın düşüncesini oluşturan. Yazı/n var oluşumuzun belleğidir. Türler arası yolculuk bunun olsa olsa adlandırılmasıdır.” “Yazı, yazın hayatların göstergesidir. Duruş yerimize, bakışımıza, var oluşumuzun izlerine, tarihsel-bireysel serüvenimize, ait olduklarımıza dair her bir ses, bir iz bununla adlandırılır. Sesten sese, renkten renge, sözden söze, insandan insana ulaşırız bununla. Yeryüzü iklimlerini tanır, insanları kucaklar, coğrafyaları keşfederiz bunun ucuyla. “ (ANDAÇ, 2000)

AMAÇ

1.Çocukların öğrenen, üreten, yaratıcı bireyler olabilmeleri ve sözlü – yazılı olarak bunları ifade edebilmeleri.

2. Çocuğa, yaşamında edebiyatın öneminin sezdirilmesi. Yazılı olarak kendisini ifade edebilmesinin sağlanması ve yaratıcılığının geliştirilmesi, düşleyebilmesi.

YÖNTEM

Çalışmamıza yön veren ilk çalışma 2001-2002 yılında, İstanbul Ümraniye’ye bağlı Çekmeköy’ün, o yılların köyden kente göç eden ailelerin ilk uğrak yeri olan bölge okulu olan İsmihan İsmet Süzer İ.Ö.O., III. sınıf öğrencileriyle yapılmıştır. 2002 yılından sonraki çalışmalar ise yine sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan düşük bir bölgenin devlet okulu olan, İstanbul’un Üsküdar ilçesine bağlı Yavuztürk mahallesinde, Yavuztürk İ.Ö. O. , IV. , V., I. ve II. sınıf öğrencileriyle birlikte devam etmiştir.

2002-2003 yılında alınan sınıfa, beşinci öğretmenleri olarak girilmiştir. Bu, yetmiş öğrenci mevcutlu olan dördüncü sınıfta çalışmalarımız başlamıştır. Öğrencilerden evde, dışarıda ve sınıfta yaşanan olayların yazılması istenmiştir. Fakat görme, bakma ve sözlü yazılı ifade etmedeki başarısızlıkları dikkat çekmiştir. Çalışmalar, yazıların kontrol edilebilir ve değerlendirilebilir olması için sınıf günlükleri çalışmalarıyla sınırlandırılmıştır.

Sınıf günlüklerinde, sınıfta geçen olaylar anlatılmıştır. Öğretmen bir süre yazıları eleştirmiş, daha sonra öğrencilerin kendi yazılarını eleştirir duruma geldikleri gözlenmiştir. Birinci dönem yazılanlar ile ikinci dönem sonunda yazılanlar karşılaştırıldığında iyi bir sonuç elde edildiği gözlenmiştir. Yazılar Sınıf Günlükleri adı altında yayınevi tarafından basılmıştır.

2003- 2004- Beşinci sınıfa geçen öğrencilerle çalışmalar sürdürülmüştür. Günlükler sınıf ortamı dışına çıkarak, çevreyi ve okulu kapsayan yazılar olarak geliştirilmiştir. Çalışmaların; edebiyat açısından belirlenen çok üst hedefe ulaşamadığı düşünülmüştür. Fakat, öğrencilerin yaş seviyeleri, yaşanılan bölge koşulları, o yaşlarına dek verilen kazandırılan davranış-düşünce kalıpları dikkate alındığında, yazılarının bölge yaşantılarını, yaşam koşullarını yaşlarının ve bölge seviyesinin üzerinde olduğuna inanılmıştır. Öğrencilerin, okul genelinde dikkate değer farklılık ve başarılar sergiledikleri de gözlenmiştir. Yazı çalışmaları dönem sonunda, Okul Bizim Yuvamız ve Çocuğun Kaleminden Çevre adlı dosyalarda toplanmış ve okurlara sunulmuştur.

2004-2005- VI. sınıf öğrencileriyle çalışmaların devam edilmesine çalışılmış fakat çalışmalarda süreklilik sağlanamamıştır. Bunun üzerine yeni alınan I. sınıf öğrencileriyle, sözlü çalışmalar olarak birinci dönemde başlanmıştır. Özlü günlükler, hikaye anlatımı, düşler ve drama çalışmaları yapılmıştır. Yazıya geçen öğrencilerle bir kaç cümlelik günlük yazma çalışmalarına geçilmiştir.

2005-2006- II. sınıfa geçen öğrencilerle, günlük yazımı çalışmaları olarak devam etmiştir.

1-Günlüklerin sınıf içinde okunması. Paylaşım ve özgüven geliştirmiştir.

2.Okunan yazıların sınıfça eleştirilmesi. Eksik yönlerinin açıklanması. Tekrarlanan cümlelerin uyarılması. Sorular yönelterek, olaya açıklık getirme çalışmaları. Açıklama getirmeye çalıştıkça yazıların uzaması. Görme, bakma ve yazılı ifade etmede başarı artışı gözlenmiştir.

3. Olayları değiştirmeden olduğu gibi olay sırasına göre aktarılması. Yazının giriş, gelişme, sonuç bölümlerinin sezdirilmesi. Neden, niçin sorularına yanıt arayışları başlamıştır.

4. Konuşmaların olduğu gibi aktarılmasındaki başarı dikkat çekmiştir. Dinlemedeki dikkatleri, yanıt vermedeki başarılarının arttırılması. Dikkatli gözlem yeteneklerini geliştirdikleri gözlenmiştir.

5. Merakları, araştırmacılıkları doğaya olduğu kadar, insan ilişkilerine de yansıtılması. Benzerlikler ve farklılıkların karşılaştırılmasını sağlamıştır.

6. Sorgulama dönemine giriş. Çevrede gördükleri bir çok ilişkilerin nedenleri ve sonuçları üzerine düşünmekle kalmayıp, sorgulamaları. Yalnız kendilerini değil, çevrelerinde gördükleri ve izledikleri tüm bireylerin görev ve sorumlulukları üzerine düşündükleri gözlenmiştir.

7. Noktala işaretlerinin doğru kullanımı, cümle yapılarının geliştirilmesi, sezgisel ve kendiliğinden betimlemeler yapmaya başladıkları gözlenmiştir.

SONUÇ

2005-2006 yılında II. sınıf öğrencileriyle yapılan çalışmaların, birinci dönemi ile ikinci dönemi olan Mayıs-Haziran aylarında yapılanlar karşılaştırılmıştır. Aralarında beş ay gibi kısa bir süre olan çalışmalarda büyük farklılık gözlenmiştir. Ayrıca bu çalışmalar, önceki yıllarda üst sınıflarla yapılan çalışmalarla karşılaştırılmıştır. 2005-2006 yılı II. sınıf öğrencilerinin çalışmalarının, yazım kuralları, noktalama işaretleri, cümle kuruluşları, olay akışı ve tarafsız bakış açısından, önceki çalışmaların üzerinde olduğu gözlenmiştir.

II. sınıf öğrencileriyle 2005-2006 da yapılan son çalışmanın, istenilen hedefe ulaştığı inancını taşımaktayız. Günlük yazı çalışmalarının yazın için bir ilk adım olabileceği inancındayız. Yapılacak sonraki çalışmalarda, günlük yazma çalışmalarına gereksinme duyulmayacağını, yapılması durumunda ise yazınlarını geliştirmelerine katkısı olmayacağını düşünüyoruz.

Günlük çalışmalar için söyleyecek sözümüzün kalmadığı inancındayız. Bundan sonra ki çalışmaların, günlük yazımların dışında olacak çalışmalarla, belirlenecek amaç ve programa göre devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Öğrencilerin günlüklerinden yola çıkarak, çocukların edebiyat sanat eğitimine küçük yaşlarda başlayıp başlayamayacaklarının tartışmaya açılmasını umut ediyoruz. Olumlu yaklaşımlarda bulunulması durumunda, yazın çalışmalarının devamı için yeni yazın konusunu belirleme çalışmalarının yapılmasını diliyoruz.

673

Gelecek nesillerin aydınlık, sorgulayan kuşaklar olmasını istiyor, onların çalışmalarla beslenmesini düşlüyoruz. “Toplumu değiştirme gücü sanatın elinde.” olduğuna içten katılıyoruz.

Yaptığımız bu çalışmaların, belirtilen bölgelerde yapılan ilk yazı çalışmaları olduğu düşüncesindeyiz. Değişime gerçek gereksinimi olan bu bölge bireylerinin edebiyatlarının ve sanatlarının kendi içlerinden çıkacak bireylerin ellerinde olması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için çalışmalarının desteklenmesine gereksinimleri olduğunu düşünüyoruz. Bu bireylerin edebiyat sanatında yer alamamaları durumunda bile, edebiyat sanat eğitimi aracılığıyla yaşam kalitelerini arttıracaklarına, bulundukları-yaşadıkları çevreyi etkileyip dönüştüren bireyler olabileceklerine inanıyoruz.

İlk Konumuz Günlükler, adlı yazı atölye çalışmasının değerlendirilme ve tartışma bölümünü sizlerle birlikte paylaşmayı düşünüyoruz. 2005-2006 yılında II. sınıf öğrencisi Selvinaz Özben’in yazmış olduğu bir gününün günlüğünden yarısını sizlerle paylaşarak, sizlere teşekkür ediyor, çalışmamızı burada noktalıyoruz.

Gelecekte, yaptığımız küçük yazı atölye çalışmalarına katılan öğrencilerimizin yazın ortamında yer almalarının çok küçük bir umut olduğunu bilsek de…

KAYNAKLAR

ANDAÇ, Feridun (2000) Edebiyatımızın Yol Haritası, İnceleme. Can Yayınları. s.9

BAYNES, Ken (2002) Toplumda Sanat, Çeviren: Atılgan, Yusuf, İstanbul, YKY. s.18

MAKAL, Mahmut (1960) Eğitimde Yolumuz Nereye? Ankara, Öğretmen Dergisi Yayınları. s.8-9 ÖZDEMİR, Emin (1987) Türkçe Öğretimi Kılavuzu, 3.Basım, Ankara İnkılap Kitapevi s.14-18 YÜCEL, Tahsin (1995) Yazın, Gene Yazın, İstanbul,YKY. s.84-88

“Acaba şikayet etme hakkınız var mı, ne olursa olsun beni değil, beni şekillendirenleri sorgulayın; işte onların görevi beni savunmaktır ve benim ise susma hakkım var: ben onların ürünlerinden başka bir şey değilim.” Nietzsche

SELVİNAZ’IN GÜNLÜĞÜNDEN

13.04.2006 / Perşembe

Sabah kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Kapının zili çaldı. Kapıyı açmadan dedim ki: -Kim o?

-Ben!

Sesinden anladım kim olduğunu. Çağrı abimdi.

Ben:

-Tam da kardeşimi yıkayacağımız zaman geldin.

Çağrı abim güldü. İçeri girdik.

Ben:

-Anne, hadi kardeşimi banyo yaptıralım.

Annem:

-Sobayı daha yeni yaktım. Ev biraz ısınsın.

Ben:

674

-Tamam.

Odaya girdim. Hemen sobanın altını açtım. Ev sıcak olsun diye. Bekledim, bekledim. En sonunda ev sıcak oldu. Hemen bağırdım:

-Anne! Ev sıcak oldu. Hadi banyo yaptıralım kardeşimi. Annem:

-Ne bu acelen kızım?

Ben:

-Hiç.

Asıl banyo yaptırmak için acele ediyorum. Kapının zili çaldı. Gelen Yıldız yengem. Boyu uzun olduğu için görmüştüm ve tanımıştım. Yıldız yengem babaanneme:

-Anne o dediğin ilacı verir misin? Babaannem:

-Tamam, getiriyorum. Babaannem ilacı getirdi.

Annem Yıldız yengeme:

-Gel şimdi çocuk yıka bakalım.

Yıldız yengem güldü. Neyse. Kardeşimi yıkadım. Ama ben tek sırtını yıkamıştım.

Annem bana:

-Sen şu tası tut. Ben kardeşinin havlusunu getireyim.

Ben:

-Tamam.

Annem kardeşimin havlusunu getirdi. Saçını başını kuruladı. Üstünü giydirdi.

Yıldız yengem gitti. Kahvaltımızı yaptık.

Okul saatim yaklaştı. Önlüğümü giydim. Annem saçımı yaptı. Dışarı çıktım. Okula geldik. Babaannem çantamı verdi.

Babaannem:

-Ablanı gördün mü?

Ben:

-Hayır, görmedim.

Sırama girdim. Andımızı okuduk. Sıra sıra sınıflara girdik.

Öğretmen geldi. Hayat bilgisini açtık. Atatürk’ü Anlatıyorum’u okuduk. Benim ki şöyleydi:

“Atatürk Selanik’te doğdu. Annesinin adı Zübeyde Hanım. Babasının adı Ali Rıza Efendi.

Mustafa Kemal Atatürk, Manastır Askeri Lisesinde solda oturuyordu. İstanbul Harp Akademisinde de ön sırada, en sağda oturuyordu.”

Daha başka kişiler okudu.

Zil çaldı. Ben dışarı çıkmamıştım. Birden Dilara’yla öğretmen geldi. Ben: -Ne oldu?

Dilara:

-Öğretmen kağıdını unutmuş.

Öğretmen kağıdı aldı. Koşarak gitti. Dilara’yla biz de peşinden koştuk.

Ben:

-Öğretmenim bu ne kağıdı?

Öğretmen:

-İzin kağıdı. Yarın okula gelmeyeceğim.

Ben öğretmenin peşinden gittim. Öğretmen:

-Sen git, oyna.

İkinci ders günlüklerimizi okuduk. Üçüncü ders Türkçe yaptık. Reklamlar metnindeki soruları yanıtladık. Öğretmen bir şiir uydurdu. Tekilleri çoğul yapacaktık.

“Elma, armut piş, Tencereye düş. Dama çıksın kedi. Seni yesin sıçan.” İkinci şiir:

“Geldi bana esin,

Yazdım ona şiir.

Kedi, köpek, sıçan

Birbirini kovalar.

Biz de arkalarından koşarken,

Yere düştük hep birden.”

Sorulardan biri, bir ürün seçip özelliklerini yazacaktık. İlk önce ben okudum. Şöyleydi: “En Sevdiğim Çikolatam

Çikolatamın adı Ülker Çikolata. Öncelikle çikolatamın tadı çok güzel. Çünkü içinde bol süt ve fındık var. Çok kaliteli ve taze oluyor. Diğer çikolatalara göre fiyatı da uygun oluyor. Annem bana bir görev verdiği zaman o görevi yerine getirirsem ödül olarak en sevdiğim çikolatadan alıyor. Ben de ona teşekkür ediyorum.”

Başka kişiler de okudu.

Öğretmen Vedat’la Gülşah’ın kini şiir olarak yazdı. Vedat’ın ki şöyleydi:

“CİPS

Bir bakkal açacağım.

İçini cips ile dolduracağım.

Çocuklar bayılıyor tadına.

Ehh, ben de çocuk olduğuma göre

Bayılırım cipsin tadına.

Bunun için cips üretelim.

Aaaa! Sağlığa zarar verdiğini

Unuttum!”

Dördüncü ders günlük yazdık. Çok yorulmuştuk. Herkes diyordu ki:

– Öğretmenim elim terledi. Elim yoruldu.

Öğretmen:

– Madem yoruldunuz, öpün kaleminizi.

Herkes ofluyordu, pofluyordu. Ben elimi salladım, öptüm kalemimi. Sanki biraz dinlenmişti elim.

Here is a collection of places you can buy bitcoin online right now.