Küçük Prens’le İnsanlığın Çocukluk Tarihine Yolculuk

 KÜÇÜK PRENS’LE “İNSANLIĞIN ÇOCUKLUK TARİHİNE YOLCULUK

(BİR DEĞERLENDİRME)

Dr. Müyesser GÜNER
Küçük Prens adlı yapıtta yazar, Antoine de Saint Exupery, insanın varoluşunu içten kuşatarak, çocuk ve yetişkin gerçekliğini anlamlarla ördüğü evrende, akıl vermeye çalışmadan ve aba altından sopa göstermeden sunar. Okuyucusunu düşündürür; düşündürürken bir yandan onun hayal gücüne seslenir, öte yandan da onu kendi gerçekliğini tanımaya ve kendisiyle yüzleşmeye çağırır. Yarattığı anlam evreni, topluma, “egemen çocukluk ve insanlık anlayışına”, sisteme, duyuşsal gelişimi önemsemeyen “uygarlığa” ve kalıpçılığa karşı estetik bir başkaldırı ve incelikli bir eleştiri; yeni düşünsel açılımlara kapı aralayan bir varoluş metnidir.
Dönüştürümlerle ilerleyen öykü, insanı hayatı üzerinde düşünerek özeleştiriye zorlar; olayları ilişkilendirmeyi, yeni kavramlara ulaşmayı sağlar.
Sezdirdiklerine gelince: “Çocuk ve yetişkin dünyası birbirinden farklıdır; öyle ki hayalleri, hayata bakış açıları, soruları, hayatı kavrayışları ayrıdır. Büyüdükçe hayaller çoraklaşmakta; içine doğduğu kalıplara ayak uyduran insan, artık sorgulamadığı yaşamını önyargılarıyla yönlendirmektedir. Dıştan ve yüzeysel yaşanan yıllar, çocuklarla ve çocukluklarıyla aralarına çoktan kalın ve yüksek duvarlar örmüştür. Çocukların hayal gücünü dikkate almayan, duyuşsal gelişimi önemsemeyen anlayış, yalnızca bilişsel gelişimi öncelemektedir; sanatı değil. Bir yetişkin için birini tanımak, onu etiketlemek anlamına gelmektedir; yoksa o insanın iç dünyasına eğilmek değil: “…..Yoksa ben de yalnız rakamlarla ilgilenen büyükler gibi olurdum….” (9 )

(daha&helliip;)